Görünmez yük: İlaçların içme suyumuz üzerindeki etkisi

HydrateMe'de bir misyonumuz var: Her evde daha fazla su kalitesi!

Bu nedenle bugün hepimizi etkileyen ancak çoğu zaman gözden kaçırılan bir konuya tekrar bakmamız gerekiyor:

İçme suyundaki ilaç kalıntılarından bahsediyoruz.

Evet, ne yazık ki gerçekler ve dolayısıyla sağlığımız açısından da sorun teşkil ediyorlar!

Bunu yakın zamanda tartışmıştık ama konunun o kadar önemli olduğunu düşünüyoruz ki artık bu konuya ayrı bir makale ayırıyoruz. Sudaki ilaç kalıntılarının neden olduğu görünmez kirlilik giderek daha büyük bir sorun haline geliyor.

Bir hapı yuttuktan sonra vücudumuzun işlemediği artıklara ne olduğunu hiç merak ettiniz mi?

Veya - ne yazık ki çok sık olduğu gibi - eski ilaçları tuvalete atarsak ne olur?

Etkilerine ve her şeyden önce kendinizi ve ailenizi nasıl daha iyi koruyabileceğinize daha yakından bakalım.

İlaç kalıntıları, ilaçların insan vücudunda veya hayvancılıkta kullanımından sonra çevreye karışan çok küçük izleridir.

Bu kalıntıların bir kısmı, doğrudan deşarj yoluyla veya dolaylı olarak, başlangıçta toprağımıza uygulama yoluyla sularımıza karışıyor. İkincisi, özellikle tarımda büyük bir sorundur.

Sonuçta ilaç kalıntılarının içme suyumuza karışma riski vardır. Konu o kadar anlamlı ki... Federal Çevre Ajansı bu konunun takibini de üstlenmiştir.

Şimdi soru şu; ilaç kalıntıları suya tam olarak nasıl karışıyor?

Sonuçta birkaç faktörün birleşimidir. Bir yandan ilaç kalıntıları hastanelerde ve özel evlerde insan dışkısı yoluyla doğrudan atık suya karışıyor.

Bu ilaç kalıntıları daha sonra atık sularda anında tespit edilebilir. Özellikle metropol bölgelerde konsantrasyonun önemli ölçüde arttığı kanıtlanmıştır.

Baş ağrısı için aldığımız hapın, içtikten sonra tamamen kaybolmayacağını kim düşünebilirdi?

Öte yandan endüstriyel atık sular ve tarımsal faaliyetler de bu kirliliğe katkıda bulunuyor.

“Almanya'da veteriner hekimliğinde şu anda piyasada 400'ün üzerinde aktif madde var (2018 itibarıyla: 443)... 2022'de yalnızca hayvancılıkla uğraşan veteriner hekimlere 540 ton antibiyotik verildi (Kaynak:) Federal Çevre Ajansı )

“İnsandaki patojen bakterilerdeki antibiyotik direnci ciddi bir halk sağlığı sorunudur. Çevrede birden fazla kez çoklu dirençli mikroorganizmalar da tespit edildi (Kaynak:) Federal Çevre Ajansı )

Aynı zamanda gelecekte daha fazla çözüm gerektiren karmaşık bir sorundur.

Bu ilaç kalıntılarının sağlık üzerindeki etkileri henüz tam olarak anlaşılamamıştır. Ancak mevcut araştırmalar bunların ciddiye alınması gerektiğini gösteriyor.

Hormonal dengesizliklerden antibiyotik direncine kadar potansiyel riskler çeşitli ve endişe vericidir.

Gerçek bir uyandırma çağrısı! "Alman nehirlerindeki balıklara (çevresel numune bankasından alınan pirinç filetolar dahil), insanlarda veya çevrede oluşan yedi aktif madde ve on parçalanma ürünü bulaştı." Bunlar arasında diğer şeylerin yanı sıra ağrı kesiciler, kan sulandırıcı ve kalp de yer alıyor. ilaç tedavisi. (Kaynak:  Federal Çevre Ajansı  )

Kumaş izlerini ölçme yöntemleri giderek daha iyi hale geliyor. Şeffaflık yarattığı için bu çok hoş karşılanır. Öte yandan ilaç kalıntılarının sadece su yollarını kirletmekle kalmayıp aynı zamanda insan gıdalarında da birikmesi endişe verici.

Çocuklar, hamile kadınlar ve yaşlılar sudaki ilaç kalıntılarının potansiyel etkilerine karşı özellikle savunmasızdır. Vücudunuz bu yabancı maddelere daha duyarlı tepki verir. Emin değilseniz, işlenmemiş musluk suyuyla bebek maması hazırlamamanız önerilmez.

Düşünülmesi gereken şey çok açık: Kendimize ve çocuklarımıza en temiz ve en sağlıklı gıdayı vermeye çalışıyoruz ama çoğu zaman içtiğimiz su hakkında çok az şey biliyoruz.

Suyumuzun korunmasına yönelik çeşitli yasal düzenlemeler ve standartlar bulunmaktadır. İçme suyumuzun Almanya'da en iyi kontrol edilen gıda olarak kabul edilmesinin temel nedeni budur.

Uygun düzenlemeler, örneğin İçme Suyu Temini Direktifi gibi, su kalitesinin güvenli bir şekilde sınırlar içinde kalmasını sağlamayı amaçlamaktadır.

Ancak ne yazık ki keşfettiğimiz gibi, belirlenen sınırlar çoğu zaman tatmin edici değildir. İçme suyunda bile ilaç kalıntılarının bulunduğunu bilmek hoş bir duygu değil.

Sağduyu, belirlenen sınır değerlerin her beden için aynı şekilde geçerli olamayacağını bilir. Yaş, boy, kilo ve muhtemelen daha önce geçirilmiş hastalıklardan başlayarak sınır değerleri herkes karşılayabilir.

Bu, teknolojik ilerleme ile mevzuata uyum arasında sürekli bir savaştır.

Suyun korunması konusunda üzerlerine düşeni yapmak sadece çevre yetkililerinin ve yerel içme suyu tedarikçilerinin değil, aynı zamanda ilaç endüstrisinin de görevidir.

Bu nedenle bazı şirketler ilaçları geri almaya yönelik bir program başlattı ve bu da doğru yönde atılmış bir adımdır.

Ancak daha sürdürülebilir uygulamalar oluşturmak için yapılması gereken çok şey var.